Safra kesesi karaciğer alt kısmına yerleşmiş armut şeklinde bir organdır.
Safra kesesi ne işe yarar sorusuna, karaciğer tarafından üretilen safra, yemek sonrasında safra kanalları sayesinde on iki parmak bağırsağına akar ve sindirim işlemine yardımcı olur şeklinde cevap verebiliriz.
Safra sıvısının temel görevi, bağırsaktaki yağların ve bazı vitaminlerin emilimini sağlamaktır.
Günlük üretilen 0.5 – 1 lt. safranın büyük kısmı daha sonra kullanılmak üzere safra kesesinde depolanır. Kese içerisindeki safranın su içeriği emilir ve yoğunlaşmış şekilde bekler.
Zaman içerisinde safrayı oluşturan ve akışkanlığını sağlayan bileşenlerin miktarının değişmesine bağlı olarak önce safra çamuru daha sonra safra taşları şeklinde birikimler meydana gelmektedir.
Bazı durumlarda safra kesesi içerisinde taş oluşma ihtimali yüksektir;
Safra salgısı, yağlı gıdaların alınması ile uyarıldığından diyette alınan besinler önemlidir.
Genellikle safra kesesinde taş olanlarda özellikle yağlı yemeklerden sonra başlayan, karın sağ üst tarafında ağrı, hazımsızlık, şişkinlik, midede ekşime ve yanma, bazen sırt ve omuz ağrısı gibi şikâyetler görülmektedir (safra taşı koliği).
İltihaplanma olmadığı sürece bu şikayetler genellikle 4-5 saat sonra geçer.
Ancak safra kesesinde iltihaplanma olduğu durumlarda (akut kolesistit) hastanın genel durumu bozulmaya başlar. Tabloya halsizlik, üşüme, ateş ve karnın sağ tarafından sırta vuran şiddetli ağrı eklenir. Sıklıkla bu durumda acil servise başvuru gerçekleşir.
Bazen de safra kesesi içerisinde küçük taşlar mevcuttur ve bunlar safra kesesinin kasılmaları sırasında kanallara dökülerek tıkanmaya sebep olabilir.
Bu durumda hastanın şikayetleri çok daha fazla artmıştır. Karın ağrısı, bulantı, kusma çok daha belirgindir. Safra yollarına yayılan iltihaplanma durumlarında ise olaya yüksek ateş ve sarılık da eklenerek hastaneye yatış gerektiren ciddi bir hal almaktadır.
Karaciğerin de etkilendiği böyle durumlarda kolanjit denilen tablo oluşmakta ve erken müdahale edilmezse ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.
Sıklıkla hastanın şikayetleri safra taşı konusunda bizleri yönlendirmektedir. En az 6 saatlik açlık sonrasında yapılan ultrason ve bazı kan tahlilleri safra kesesindeki taşı ve oluşturduğu etkileri anlamak açısından faydalıdır.
Ancak bazı durumlarda karaciğer ve safra kanallarının durumunu değerlendirmek gerektiğinde MRCP denilen görüntüleme yöntemi kullanılmaktadır. Bu sayede karaciğer, safra yolları, safra kesesi, pankreas ve pankreas kanalı görüntülenmektedir.
Genellikle safra taşlarına teşhis konulduğu anda, hastanın da şikayetleri mevcuttur. Uzun zamandır devam eden şişkinlik, hazımsızlık, mide ağrısı ve bulantı için çoğu hasta mide ülseri veya gastrit tedavisi almıştır.
Bu nedenle semptomatik dediğimiz yakınmaları olan kişilerde ameliyat önerilmektedir. Özellikle milimetrik denilen çok küçük taşları olanlarda safra yollarına dökülebilme ihtimali nedeniyle ameliyat planlamasının bir an önce yapılması gerekmektedir.
Diyabetik hastalarda ise oluşabilecek bir kese iltihaplanması hızla ilerleyebileceğinden safra taşları saptandığında erkenden ameliyat önerilmektedir.
Safra kesesinde iltihaplanmanın da eşlik ettiği kolesistit durumlarında iki seçeneğimiz mevcuttur.
İltihaplanma olmadan safra yolları içerisinde taş olduğu saptanır ise yapılacak olan ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjiopankreatikografi) işlemidir. Ağızdan endoskopik yolla onikiparmak bağırsağı içerisindeki safra kanalı ağzından girilerek safra yollarındaki taşların temizlenmesidir. Bu yöntemle safra kanalı içerisi temizlendikten sonra hasta safra kesesi ameliyatını olabilmektedir.
Safra kesesi içerisindeki taşlarla birlikte çıkarılmaktadır. Bununla birlikte kesenin yokluğunda vücudun safra ihtiyacı karaciğer tarafından karşılanmaktadır.
Ameliyat, karında açılan dört delikten laparoskopik yöntemle (kapalı olarak) yapılmaktadır. Süre yaklaşık 45 – 60 dakikadır. Ameliyat sonrasında hastanede kalış süresi bir gündür.
Ameliyatın en çok korkulan komplikasyonu, açık ameliyata dönülmesi ihtimalidir. Ancak bu durum çok nadir olmakla beraber, en çok, fazla sayıda ağrılı atak ve iltihaplanma geçiren hastalarda görülmektedir.
Her atak sonrasında tekrar eden yapışıklıklar nedeniyle diğer karın içi organların yaralanma ihtimalinin yüksek olması ve laparoskopik görüşün sıkıntılı olması açık ameliyata dönüş nedenleridir.
Açık ameliyatta yara yeri daha büyük, ameliyat süresi, hastanede kalış süresi ve ameliyat sonrası iyileşme dönemi daha uzundur.
Bu web sitesinde belirtilen cerrahi operasyonlara ait bilgi, görüntü ve yorumlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı, tedavi ve takip yöntemlerindeki karar hekim tarafından verilecektir.