Hastalığın ismi Latince Pilu (kıl) ve Nidus (yuva) kelimelerinden gelmektedir.
Sırt bölgesinden dökülen ölü deri artıkları, tüy ve kılların kuyruk sokumu bölgesinde yuvalanması sonucu oluşan bir hastalıktır.
Genellikle genç erişkin erkeklerin hastalığı olarak bilinmektedir.
Hastalığın oluşumunda iki teori mevcuttur. Birincisi olayın başladığı bölgedeki cildin hassas olması ve sürtünme yoluyla mevcut kılların deri içine itilmesi , ikincisi ise ölü deri artıklarının kılların çıkış noktalarını tıkaması ve kılın dışarı değil içeriye doğru büyümesidir.
Bu nedenle pilonidal sinus sadece kuyruk sokumunda değil , sakal ,bikini bölgesi ,koltukaltı ve bacaklarda da görülebilmektedir. Bunlar içerisinde hasta açısından en çok problemli olanı kuyruk sokumuna yerleşimli olanlardır.
İçeri doğru büyüyen kıllara vücut tarafından iltihabi bir reaksiyonla cevap verilir ve koza şeklinde bir kist (pilonidal cyst) haline getirilir. Oluşan kistin çapı değişkendir. Hatta bir iceberg gibi düşünülebilir. Orta hattaki delik (sinüs ağzı) sayısı ne kadar fazla ise hastalığın tabandaki yayılımı da o kadar çok olacaktır.
Genel olarak çok ilerlemiş hastalarda taban derinliği, kuyruk sokumu kemiğinin zarına kadar devam edebilirken genişlik her hastada ve hastalığın dönemine bağlı olarak farklı olacaktır.
Hastalar sıklıkla kuyruk sokumunda kaşıntı , sarı renkte ve kötü kokulu akıntı , bazen kanama nedeniyle çamaşırın kirlenmesi ve ele gelen sertlik şikayeti ile başvurur. Bu bölgede renk değişikliği olması da tipiktir.
Yüzüstü yatar pozisyonda kalçalar aralandığında kuyruk sokumu üzerinde bir veya daha fazla delik (sinüs ağızları) olduğu görülür. Hatta bastırıldığında sarı renkte akıntı gelebilir. Zaman geçtikçe görülen sinüs ağızlarının sayısı artmakta ve orta hattan kalçaların üzerindeki deriye doğru hastalık yaygınlaşmaktadır.
Eğer pilonidal sinüs olan bölgede aşırı basınç veya travmaya maruziyet söz konusu olursa apseleşme görülecektir. Bazen hastalık , bu apse haliyle kendini belli eder. Kuyruk sokumunda çok ağrılı , kızarık ve şiş olan bir sertlik olduğu fark edilir. Oluşan bu apse ya kendiliğinden boşalır yada cerrahi işlemle boşaltmak gerekir.
Genel tedavi yaklaşımı olarak hasta yöntemler hakkında bilgilendirilmeli ve hastalığın evresine göre en uygun tedavi şekline birlikte karar verilmelidir.
Sadece akıntı ve kaşıntı gibi şikayetlerle başvuran erken dönemdeki hastalarda pit picking + Lazer kapama uygulanabilir. Burada lokal anestezi altında sinüs ağızları çıkarılarak kist içerikleri temizlenir ve kalan alan, ucunda lazer olan fiber yardımıyla kapatılır. Hastanın biraz dinlendikten sonra aynı gün normal hayatında dönebilmesi mümkündür.
Yine erken dönem uygun hastalarda mikrosinüzektomi tercih edilebilir. Lokal anestezi altında sinüsler 1-2 cm lik kesilerle çıkarılarak cilt dikişlerle kapatılır. Hasta yine aynı gün , günlük hayatına dönebilir.
Sinüs sayısı fazla , apse geçmişi olan ve uzun zamandır şikayetleri devam eden hastalarda , hastalığın yaygın ve komplike olduğu düşünülerek cerrahi teknikler planlanır. Bu amaçla kist çıkarıldıktan sonra açık olan yara, kalça üzerinden alınan bir deri katı ile kapatılabilir (Flep Kaydırma Tekniği) yada kist çıkarıldıktan sonra yara açık bırakılır.
Flep kullanarak yapılan cerrahilerde hastanın işe dönüş süresi 10-15 günü bulmaktadır. Hareket kısıtlılığı olması nedeniyle ameliyat sonrası süreç zorlu geçebilmektedir.
Açık şekilde iyileşmeye bırakılan (sekonder iyileşme) yaralarda ise pansuman uzun süreli olup hasta konforunu bozabilir ancak tekrar riski en düşük olan yöntemdir.
Eğer apse oluşumu varsa boşaltıldıktan sonra yaklaşık 2-3 hafta medikal tedavi verilir ve tedavinin bitiminde hasta yeniden değerlendirilir. Genellikle apsenin boşaltılması ve ameliyat arasında geçen süre ortalama 1 aydır.
Bu web sitesinde belirtilen cerrahi operasyonlara ait bilgi, görüntü ve yorumlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı, tedavi ve takip yöntemlerindeki karar hekim tarafından verilecektir.